RSS

Günlük arşivler: Nisan 29, 2009

Deyimler

Ana akşam oldu fennosu yak (Ana akşam oldu gaz lambasını yak)

Aç karın, yüksek nalın, salın ha salın

Ana bir kavut çorbası büşürde, hereklenek (Kavut: kavrulmuş buğday unu Ana bir çorba pişir de ısınalım )

Anam olsun, ağzı olmasın, babam olsun eve gelmesin

Bulduğu gün godunan bulamadığı gün avucunan

Cahalınan sohbet edeceğine, sırganınan tehret et

Çalıya gittim neyim arttı, çalı Çar’ ımı yırttı (Çar:Kadınların başlarına örttükleri bez örtü)

Evinde pişmez bulgur aşı, kendi gezer bölük başı

Ezen molla evine,tezen molla evine, danayı büğelek almış, oda molla evine

Gada bu gün şehre getme yollar çelpeşük ( Ağabeyi bu gün şehre gitme yollar çamurlu)

Kırk değinnende bir got arpası yok,nöbet için baş yarirGod :Tahıl ölçü aracı, Nöbet: Değinnende sıra)

Kız nişanlı, gelin iki canlı, kocakarının hali belli

Kurdun payı kuşunan, kuşuilki çalı dibi

Oğlan yedi oyuna, çoban yedi koyurıa

Tavuk kakar böçügü,kalkar öğrenir cücügü(Böcüg:Böcek Cücüg: civciv )

Tec’inden ne hayır gördük ki, galadak’ından ne hayır görek (Tec:Harmanda temizlenmiş mahsül, Galadak:Harman altındaki kısım.)

Toydur düğündür, o da bigündür.

 
 

Bayburt adının kaynağı

Şehrin adı ve ne zaman kurulduğu hakkında ki bilgiler çok kesin değildir. Bu gün bilinen isminin Ortaçağ Ermeni kaynaklarında: Payberd, Bizans kaynaklarında; Payper, Baberd, Paypert. XIII. Yüzyıl sonlarında bu bölgeden geçen Marko Polo’nun seyhatnamesinde; Paipurth, Baiburt. Arap kaynaklarında; Babirt, II. Mesud adına 1291 ‘de basılan bir parada Baypırt. Akkoyunlu tarihinden bahseden çağdaş eserlerde Papirt şeklinde geçen kelimenin son hecesi Berd’in “yüksek kale” anlamına geldiği bilinmekteyse de ilk hecesine bir mana verilememektedir. 1647 yılında şehri ziyaret eden Evliya Çelebi Bayburt adının zengin manasına gelen “Bay” belde manasına gelen “yurt” gibi iki kelime ile izah eder. Osmanlı dönemine ait kaynaklar ise ismi bu günkü söylenişine uygun olarak Bayburt şeklinde kaydederler.

 
Yorum yapın

Yazan: Nisan 29, 2009 in Tarihçesi

 

Aşuh oyunları

Aşuh (Aşık) oyunları : Tarihi çok eski bir çocuk oyunu olan ve günümüzde artık çocukların pek oynamadığı aşuk’tan bahsetmenin kültür değerlerimiz açısından önemli olduğuna inanıyoruz, şöyle ki oyunda geçen bir takım deyimler Kaşgarlı Mahmud’un 1068–1072 yılları arasında yazdığı bilinen Divan ü lügat-it Türk’te geçmektedir.Koyun, keçi, oğlak ve küçük danaların ayaklarından çıkan aşıklar, çocuklar için birer oyun aracıdır. Aşıklar genelde boya ile boyanır, sağa ların belleri bakır telle sarılır ve ortaları delinerek ağır olması için kurşun akıtılır. “Sağa” tabir edilen ağır ve büyük aşıklar oyuncunun elindeki seçilmiş aşıktır, her oyuncunun bir sağa’sı vardır.

Sokakta veya evlerin damlarında oynanan, aşuk oyunlarını sadece erkek çocuklar oynar. Aşukların yüzleri çig, şeg, tög, mire, alçı gibi isimler alırlar. Bir daire içerisine dizilen aşıklar bir kaç metre uzaktan sağalarla atılarak daireden dışarıya çıkarılmaya çalışılır, bu oyuna “çızı oyunu” denir. Çizgi dışına çıkarılan her aşuk, çıkaran oyuncuya ait olur. Aşuk çıkaramayan oyuncu, oyunu rakibine bırakır, böylece aşukların tamamı daire dışına çıkıncaya kadar oyun devam eder: Aşukları biten çocuğa “Uduzdu” denir. Bu oyundan başka “Mire” diye tabir edilen birbaşka oyun şeklinde ise ortaya oynayan oyuncu sayısı kadar aşuk dizilir. Dizilen bu aşuk kümesine bir kaç metreden sağa denilen aşukla şeğleme yapılır. Aşuk “mire” gelirse kümenin olduğu yerden bunu vurmak için diğer oyuncular sağalarını atarlar,vuran çocuk diğerlerden birer aşuk alır mire gelen sağa vurulamazsa sahibi diğer oyunculardan birer aşuk alır. Şeglenen aşuk mire gelmezse diğer oyuncularda küme etrafında aşuklarını şeglerler sonra bir çocuk tarafından aşık kümesine sağa İle atış yapılır küme dağılırsa sağanın yüzlerine uyan aşuklar, oluşuncaya kadar vurulur. Sonra tekrar küme kurulur kazanan oyuncu arkadaşlarından birer aşuk alır oyun böyle devam eder.

 
Yorum yapın

Yazan: Nisan 29, 2009 in Çocuk Oyunları

 

Tugara gördüm

Tugara gördüm : Oyuncu sayısı en az sekiz olmalıdır. Oyuncular iki gruba ayrılır. Oyun daha ziyade Ramazan gecelerinde oynanır. Oyuncuların haricinde bir de hakem vardır. Oyuncu grupları arasında yazı tura atılarak ebe grup seçilir. Hakem ebe grupla kalır. Burası emendir. Diğer grup kaçarak saklanır. Bir müddet sonra hakem”azed ederim” diye bağırır, ebe grup saklanan arkadaşlarını aramaya koyulurlar.Hakem ebelerin bulundukları yeri saklanan arkadaşlarına yüksek sesle bildirir. Mesela “cami önündeyiz, falan sokağa giriyoruz”v.s. gibi. Ebe grup, gizlenen arkadaşlarından birini görürse “Tuğara gördüm Gördüm” der emene doğru koşar. Görülen oyuncu yanmış olur. Saklanan oyuncular ebelere görünmeden sırtlarına atlamaya çalışırlar. Ebeyi yakaladıklarında emene kadar binerler. Şayet ebeler saklanmış olan arkadaşlarından önce emene koşarlarsa diğer çoğunluğa bakılır. Çoğunluk ebelerde ise, ebe grubu değişir, diğer grup ebe olur, oyun tekrarlanır.

 
Yorum yapın

Yazan: Nisan 29, 2009 in Çocuk Oyunları

 

Mahalli oyunlar

Çocuk Oyunları : Çocuk oyunları mahalle veya köyün boş bir sahasında oynanır. Genelde oyunları tümünde “ebe” diye tabir edilen ve oyunu yöneten bir çocuk bulunur. Ebe oyunun ceza ve ödüllenmesi ve akışını yönlendirir, ebe oyundan oyuna değişebilir. Yörede oynanan çocuk oyunlarından bazıları şunlardır

Alda vu

Arabi

Aşuh oyunları

Kırdı-kırdı

Tugara gördüm

Konç

Lep

Tıka

Yersiz

Bilye oyunları

Emen

Gubbe

Haray

Deveci v.b.

 
Yorum yapın

Yazan: Nisan 29, 2009 in Çocuk Oyunları

 

İncilerden taneler

Açığı it yer, sahipsizi kurt yer .

Anası ne ki, danası ne ola .

At beslenende, Kuş seslenende, Kız istenende güzeldir.

Bilinmeyen aş, ya karın ağrıtır, ya baş .

Çok çalışanın hakkı yaban tezeğidir .

Çocuk kundakta, gelin duvakta belli olur .

El eli yur, elde döner yüzü yur.

El’ deki yara, duvardaki deliktir.

Er’in seni sağ sever, komşun seni tok sever.

Ev’ den yetme oldu mu, danalıktan sığıra mal almazlar.

Deliye el ver, eline bel ver.

Kalın incelene kadar, incenin canı çıkar.

Koç’luk kuru, kom önünde belli olur .

Kurt gitti yazıya, meydan kaldı cıngıllı tazıya

Saç sefadantır.

Sürü ters dönmüş, aksak önde gider

Tandır sıcak iken ekmek tutar

Tarlayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden alasın

Yağmur yağdı, yarıklar kapandı

Yaza çıkardım danayı, beğenmez oldu anayı .

 
 

Kondolotlar hamamı

PAŞAOĞULLARI ( KONDOLOTLAR ) HAMAMI : Tuzcuzade mahallesinde bulunan bu hamamın ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Birçok onarım geçirmiş olup, halen yanında bulunan cami ve çeşmeyle birlikte bir külliye şeklinde yapıldığı bilinmektedir.

 
Yorum yapın

Yazan: Nisan 29, 2009 in Bayburt Hamamları

 

Çarşı Hamamı

İl merkezinde saat kulesi yakınında bulunmaktadır. Kadı Mahmut Çelebi vakfıdır. Bu hamamda diğer hamamlar gibi onarım görmüştür. Ancak diğer hamamlarda olduğu gibi bu hamamda da sıcaklık bölümü orijinal yapısını korumaktadır. Bayburt Hamamları Osmanlı devri hamam mimarisinde tatbik edilen iki tipin erken örneklerini vermektedir.

Konu resimle güncellenecektir.

 
Yorum yapın

Yazan: Nisan 29, 2009 in Bayburt Hamamları

 

Bayburtlu Hicrani

1908 Yılında Bayburt’un Çamlıkoz köyünde dünyaya gelmiştir. Tasavvuf şiirlerinde daha başarılı olan şairin bütün edebi sanatlarda şiirleri vardır. 1970 yılında Bayburt’ta vefat etmiştir. İlimizde bu şairlerimizin yanı sıra çeşitli mesleklerde bir çok ünlü şahsiyet yetişmiştir.

 
Yorum yapın

Yazan: Nisan 29, 2009 in Şairlerimiz

 

Bayburtlu Celali

BAYBURTLU CELALİ :Asıl adı Ahmet olan Şair 1850 yılında Bayburt’un Ozansu köyünde dünyaya gelmiştir. İlk koşmalarını ümmi iken söylemiş, daha sonra Çayıryolu medresesinde eğitim görmüştür. Bir çok eseri mevcut olan şair 1915 yılında vefat etmiştir.

 
Yorum yapın

Yazan: Nisan 29, 2009 in Şairlerimiz